Atina’nın yazları bir cilve merkezi olduğunu bilmeyen yok. Zaten yerlileri de Nisan ayı dendi mi soluğu şehrin yakın ve uzak plajlarında; bir de şehre birkaç saat mesafedeki sayfiye adalarda alıp deniz, kum ve güneş sefasına başlıyorlar.
Peki Atina’da kış vakti yaşayanlar? Atina’ya kışın seyahat edenler? Onlar ne yapıyorlar? Parnitha dağına çıkıyorlar tabii ki, ne yapacaklar? Gelin size Parnitha’yı şöyle güzel bir anlatayım.
Atina’nın otuz kilometre kadar kuzeyinde bulunan ve güzel bir rüzgar esti mi şehrin yukarı banliyölerinden tüm haşmetiyle görülebilen Parnitha Dağı 1,413 metrelik bir rakıma sahip. Yaklaşık olarak iki yüz elli kilometrekarelik bir alan işgal eden dağa ilk olarak Miken döneminde yerleşimler başlıyor, o dönemden günümüze de hep Attika bölgesi için önemli bir savunma mevzi olarak kullanılıyor.
KRALİYET AİLESİNİN YAZLIK SARAYI
Bu yüzden dağın yüzeyinde pek çok farklı dönemden kale bulmak mümkün. Dağın 687. metresinde tanışabileceğiniz Phyle Kalesi ve 1209 senesinde bizzatihi Papa IV. Innocent tarafından methedilen Bizans yapımı Kleiston Manastırı görülmesi şart yerlerden. Dağın Güneydoğu’sunu keşfe kalktığınızda ise eskiden Yunan Kraliyet Ailesi tarafından yaz sarayı olarak kullanılan fakat uzun süredir terk edilmiş duran Tatoi Sarayı ile karşılaşabilirsiniz. Etrafındaki orman da, sarayın kendisi de çift kelimeyle nefes kesici.
Peki ne yapılıyor bu dağda? İki şey söyleyebiliriz. Birincisi: Hiking. Doğa yürüyüşü olarak da adlandırabileceğimiz bu aktivite için Parnitha dağına her yıl yüzlerce turist özel ziyaretlerde bulunuyor. Yolculuğunuza sağlam bir ayakkabı ve güzel ekipmanlarla başlarsanız, muziplik tanrısı Pan’ın ikamet ettiği rivayet edilen Panos Mağarası gibi nevi şahsına münhasır alanlara rahatça ulaşabilirsiniz. Arkeoloji tutkunuysanız, Panos Mağarası’na birer fırçayla gitmenizi de öneririm. Yakın zamana kadar sadece bu mağaradan toplam iki bine yakın yağ lambası çıkartıldı.
Doğa tutkunları da merak etmesin. Gezerken gözlerinizi açık tutarsanız; Parnitha’nın 30 farklı memeli, 120 farklı kuş ve 1,000 farklı ağaçtan oluşan ekosistemini de incelemek mümkün. Her ne kadar 2007 yılında çıkan bir orman yangını buradaki özel ağaçlar ve hayvan cinslerini tehlikeye sokmuş olsa da, pek çok bölgede yeniden ormanlandırılma yapıldı. Endişeniz mesafeyse, onu da belirtelim. Doğa yürüyüşleri genelde 6-7 kilometre kadar tutar. Çok geldiyse merak etmeyin, stratejik olarak konuşlandırılmış Bafi ve Flamouri dinlenme noktaları sizi bekliyor. Bu dinlenme noktalarında sizin gibi yürüyüş / bisiklet tutkunlarıyla da tanışmak mümkün.
Durun durun acele etmeyin. İki şey dediğimi ben de hatırlıyorum. Şimdi ikincisine geldik. Parnitha’nın zirvesinde çok özel bir eğlence merkezi daha var: Mont Parnes Regency Casino. Turist olarak buraya giriş yapmak için pasaportunuzla kayıt olmanız yeterli. Yalnız dikkatinizi çekmek isterim. Kumarhanenin bir giyim sınırlaması var. Şort, mayo gibi kıyafetlerle giriş yapılamıyor; fakat kapıda kalan ziyaretçiler için eksik kıyafetleri kiralamak gibi bir hizmet de sunuyorlar. Eğer gelmişken yorgunluk çökerse, Mont Parnes’in restoranı ve oteli de bulunmakta. Yemek yiyip bir gece de zirvede geçirebilirsiniz.
En güzelini sanırız sona sakladık. Eğer fiyatları 100-200€ arası değişen doğa yürüyüşü paketlerinden satın almadıysanız veya dağın kenarından giden harika yola çıkacak bir arabanız yoksa yine de zirveye çıkabilirsiniz. Dağın hemen ucundan yukarıya tırmanan ve muhteşem istasyonu ile parmak ısırtan bu teleferik, haftanın Salı sabahları hariç her günü çalışıyor. Üstelik ücretsiz. Binip bir selfie çekin. İsterseniz de #KomşuYunan diye etiketleyin; hep beraber görelim :)
