Son güncelleme: 12 Mayıs 2020

Nikos Koemtzis: Kahraman Mı? Suçlu Mu?

Yunanistan’a geldiyseniz muhakkak bir tavernaya gitmişsinizdir. Ya da bir Yunan düğününe gittiyseniz kesinlikle görmüşsünüzdür. Şöyle bir sahne düşünün.

İki kolunu yana açmış, yerde uzo kadehi etrafında dans eden bir kişi. Ve o dans eden kişinin etrafına sıralanmış, dizlerini yere dayayıp elleriyle alkış tutan kalabalık. Kim olursa olsun, ortada dans eden kişiye, bi anlamda saygı gösterilir.

Tamam. Böyle bir kural yok tabiki. En azından yazılı olarak. Hatta Nikos’a göre sipariş verdiğin şarkıya bir başkası kalkıp dans bile edemez. Etmeye tenezzül eden olursa….

Bugün sizinle tanıştırmak istediğim kişi, Yunanistan’ın azılı mafyalarından birisi olan Nikos Koemtzis. Aslında mafyadan daha çok kabadayı demeliyiz. 1938 yılında Yunanistan’ın Makedonya bölgesine ait küçük bir şehir olan Aiginio şehrinde doğmuş. Ve 73 yıllık yaşamının 23 yılını hapishanelerde geçiriyor. Adına şarkı yazılıyor. Hatta “Parangelia” yani “Sipariş” anlamına gelen film bile çevriliyor. 

Asıl büyük olay 1973 yılında yaşanıyor. Ama öncesinde de Niko ufak ufak belalara bulaşıyor tabi. Haraç kesme, adam bıçaklama gibi.. Ve tabiki bu suçlardan cezaevine de giriyor. Yine bir yaralama suçundan 4 yıl kaldığı Selanik’te bulunduğu cezaevinden 1973 yılında çıkıyor. 

Sonrasında aşağıya yani Atina’ya geliyor. Çok fazla zaman geçirmeden özgürlüğünün tadını çıkartmak için bir kutlama yapmak istiyor. Nihayetinde 35 yaşında. Halen delikanlı. Eğlenmek istiyor. Ama eğlence de olsa geceleri çıkarken çok sevdiği bıçağını belinin arkasından çıkarmıyor. O zamanlar Atina’nın havalı gece hayatı Kolonaki ya da sahil taraflarında değil. Omonia’dan dümdüz devam ettiğinizde Kipseli diye bir bölge bulunuyor. Neraida ismindeki gece külübüne gidiyor. Arkadaşları ve kardeşini de yanına alıyor. 

Yazılmamış kurallar olur hani. Hatta racon denir. Atina gece hayatında, işte bu raconlardan birisi devreye giriyor o gece. Sahnedeki sanatçıdan bir istek parça isteyip ardından “Parangeliaa” yani Sipariş diye bağırırsanız, o şarkıda sizden başka kimse sahneye çıkıp dans edemez.

Niko’nun kardeşi de öyle yapıyor. Bugün halen hayatta olan Kostas Karousakis’ten bir parça isteyip PARANGELİA diye bağırıyor. Şarkı çalmaya başlıyor. Nikos’un kardeşi sahneye çıkıp dans etmeye başlıyor. Nihayetinde bu onun şarkısı. Ve sadece o dans edebilir.

AMA öyle olmuyor. Niko’nun kardeşi sahnede dans etmeye başlıyor ki yanına bir kişi geliyor. Sonra bir kişi daha. Ve 1 kişi daha. Niko tabiki bu durumdan hoşlanmıyor ama aynı zamanda yaşananları da dikkatle takip ediyor. Çünkü burnuna kötü kokular geliyor.

Ve işte o an geliyor. 

Niko, kardeşinin siparişine dans eden kişilerden 2sinin polis olduğunun farkına varıyor. Korkuyor. Çünkü polisler de Niko’nun Niko olduğunu biliyorlar. Ve işte o korku ile birlikte önce ayağa kalkıp “Parangelia reeeeee” diye bağırıyor ve sahneye fırlıyor. 

Niko, sahneye çıkarak saygısızlık eden 2 polisi orada bıçaklayarak öldürüyor. Önüne çıkan 8 kişiyi de bıçaklayarak yaralıyor. Kardeşini de alıp gece kulübünden kaçıyor. 25 Şubat 1973. Her şey 1 buçuk dakika da oluyor. Cezaevinden çıkmasının üzerinden henüz 1 ay bile geçmeden… Niko’nun başı bu sefer yeni bir belaya giriyor.

Bu yaşanan geceden kaçmayı başarıyor Niko. Kardeşini de alarak. Fakat fazla saklanamıyor. Atina’nın en belalı hapisanelerinden birisi olan Korydallos’a koyuyorlar. Ülkedeki askeri yönetim kanunlarına göre 3 kez idama ve 7 kez müebbete mahkum oluyor.

Bu yaşanan olaydan sonra Yunanistan’da kamuoyu ve medya, Niko’nun geçmişini biraz daha merak ediyorlar. Çünkü toplum, aynı zamanda 2ye bölünüyor. Katil olarak gören de var. Kahraman olarak gören de. Birazdan geleceğiz oraya.

Böylesine şiddete eğilimi olan birisinin geçmişinde yaşamış olduğu sıkıntıların etkisinin olabileceği düşünülüyor.
Bilmiyorum tarihe dikkat ettiniz mi ama…Gece kulübünde yaşanan olay ile Yunanistan’da darbe yönetiminin hakim olduğu yıllar aynı zamana denk geliyor. 1973 yılı. Otoritenin, kolluk kuvvetlerinin hakim olduğu dönemler..

Sonralarda PASOK partisinin spordan sorumlu bakanı olan fakat 1978 yılında TA NEA gazetesinde muhabiri Giorgos Lianis, Corfu cezaevindeki ziyaretinde tanışıyor Niko ile. Sonralarda arkadaş da oluyorlar.

Gazeteci Giorgo’ya şöyle anlatıyor: “Ailem antifaşist örgütlere üye olduklarından dolayı çok baskı gördüler. Şiddet gördüler. Aynasızlar, beni de sürekli gözaltına alırlardı. Hiç bir şey yapmasam bile 3-4 gün hücrede tutar, üzerime soğuk su dökerlerdi. Şimdi biz öldürüyoruz ve kimseye de hesap vermiyoruz” diyordu. İşte bu yüzden ülkedeki cunta yönetimine karşı gelen kitlelerin gözünde kahraman olarak görülüyordu

Yakalandıktan sonra davası tam 4 yıl sürdü. Bu esnada cunta yıkılmış, böylece idam cezası da kalkmıştı. Niko için bundan sonra geçmesi gereken tek bir şey vardı. Hapishanede yaşayacağı koca bir 23 yıl.

Corfu cezaevi ziyaretinden sonra notlarına şöyle yazıyordu gazeteci Yorgo: Niko’nun suçu, yapmış olduğu kınanabilir. Fakat uzun yıllar süren arkadaşlığımıza dayanarak söylemeliyim ki O, oldukça ahlaklı ve dürüst bir insan. Onun hakkında çok kötü şeyler okuyorduk. Tüm gazeteler onu Canavar olarak anlatıyordu. Corfu cezaevinin lideri konumuna geçmişti. Hapisanede tanıştıktan sonra beni hücresine davet etti. Şaşkındım. Sanki hücre, saniyeler içerisinde 3 kişiyi öldüren bir insana değil de, eğitimli, kültürlü ve kendi adalet duygusu olan birisine aitti” diyor.

Yıllar geçiyor… 23 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1996 yılında salıveriliyor Niko. Geçen onca yıldan sonra, ne yapacağını nasıl para kazanacağını bilmiyor. Cezaevinde kitaplaştırdığı anılarından başka satacak bir şeyi yok. O da kitabını satıyor. Hani Atina’nın en işlek meydanlarından Monastiraki’de. Başlarda polis ile başı yine derde giriyor. Çünkü polisler Niko’yu biliyorlar. Kitap satmasına izin vermiyorlar. Fakat Niko bu sefer daha tecrübeli. Dalaşmıyor. Sabrediyor ve Atina belediyesinden tezgah açma iznini alıyor.

Monastiraki'de Bairaktaris tavernasının önü

Gazeteci arkadaşı Yorgos, cezaevinden çıktıktan sonra Niko’yu arıyor. Ofisine geliyor. Konuşuyorlar. Geçen yıllar içerisinde Niko’nun akıllandığını, sakinleştiğini ve kaybettiği yılların pişmanlığını yaşadığını fark ediyor. Daha olgun görünüyor. Kendisini tanıştırdığı tüm ünlü arkadaşlarını bir şekilde etkilemeyi bile başarıyor Niko.

Bir gün Monastiraki’de, o gece öldürdüğü kişilerden birisinin oğlu ile karşılaşıyor. Niko’ya saldırmak istiyor. Niko sakin kalıyor. 7 saat süren konuşmanın ardından tekrar görüşmek üzere ayrılıyorlar..

2011 yılının Eylül ayı. Belki yaz değil ama Atina sıcaklarını bilirsiniz… Tezgahının başında beklerken yere yığılıyor.. Hemen ambulans çağırılıyor. Fakat hastaneyi göremiyor. Kalp krizi ve sıcak yüzünden öldüğü yazıyor raporda. 73 yaşında.

Bir gün kapı çalınıyor. Bir kadın giriyor içeriye. Niko’nun partneri. Elinde bir çanta. “Ben öldükten sonra bu çantayı en yakın arkadaşıma vermeni istiyorum” dediği için sana getirdim diyor. İçinde Niko’nun özel notları, fotoğrafları ve şiirleri. olan çantayı gazeteci arkadaşı Yorgo’ya veriyor.

Adına şarkı yazılan, film çekilen, kimine göre kahraman kimine göre suçlu olan Niko sessizce ayrılıyor bu dünyadan..

BONUS :)

Mehmet hakkında

2011 yılından bu yana Atina'da yaşıyorum ve sayfam aracılığı ile Yunanistan hakkında bilgi arayanlara yardımcı olmak istiyorum. Hoşunuza giden yazıyı beğenip paylaşırsanız hatta bir de yorum bırakırsanız çok sevinirim :) Hakkımda bilgi sahibi olmak isterseniz buradan okuyabilirsiniz.

Paylaşan:

2 Yorum

Yorum bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*
*